Loading...

TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN SORUMLULUK

 

 

Bir karayolu taşıtının bir başka taşıta ya da yayaya, hayvana, ağaca veya herhangi bir nesneye çarpması ile meydana gelen trafik kazaları sonucunda, oluşan yaralanma, maddi zarar ve ölüm hadiseleri nedeniyle kazaya sebebiyet veren kişiler açısından tazminat hukuku ve ceza hukuku anlamında bir takım sorumluluklar doğmaktadır.

 

Bu yazımızda, oluşan sorumluğun hukuki dayanağı, istenebilecek tazminatlar, sorumluluğun kimlere ait olacağı, açılacak davada görevli ve yetkili mahkeme, kazaya karışan kişinin muhatap olabileceği ceza soruşturması ve kovuşturması, hukuk ve ceza zamanaşımı süreleri açısından değerlendirmede bulunulacaktır.

 

Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davalarının Hukuki Dayanağı

 

Trafik kazası nedeniyle tazminat davalarının hukuki dayanağını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 49 ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu oluşturmaktadır. Zira bahsi geçen Yasanın 49/1. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü yer almakta olup, anılan madde ile zararı doğuran fiilin kasıtlı ya da taksirli olması arasında bir fark görülmemiş, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiilin varlığı halinde bu fiil nedeniyle bir zarar doğmuş ise her iki ihtimalde de zararın tazmin edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

 

İstenebilecek Tazminatlar

 

Trafik kazası nedeniyle oluşan zararın çeşitlerine göre istenebilecek tazminatlar şunlardır;

1-Araçta oluşan hasar bedeli,

2-Aracın uğradığı değer kaybı,

3-Araç mahrumiyet bedeli,

4-Kazanç kaybı,

5-Şayet oluşan trafik kazası sonucunda bir ölüm hadisesi meydana gelmiş ise ölenin hayatta olduğu dönemde desteğinden yararlanan yakınları açısından doğan destekten yoksun kalma tazminatı (Ölen evliyse eşi ve çocuklarına, bekar ise anne ve babasına ölmeden önce destek verdiği kural olarak kabul edilmektedir. Ancak kural olarak destekten yoksun kaldığı kabul edilen bu kişiler haricinde ölen kişiden yaşarken destek alan başka kişiler var ise destek aldığını ispatlaması halinde bu kişiler de destekten yoksun kalma tazminatı isteyebileceklerdir.),

6-Ölüm hemen gerçekleşmemişse çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,

7-Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri,

8-Ölenin her türlü cenaze gideri,

9-Trafik kazası sonucunda bir yaralanma hadisesi meydana gelmiş ise, cismani zararın giderilmesi tazminatı (Yaralanan kişinin maluliyeti nedeniyle çalışma hayatı boyunca uğrayacağı işgücü kaybı ve azalmasından doğan maddi tazminat),

10-Trafik kazası sonucunda bir yaralanma hadisesi meydana gelmiş ise, yaralanan kişinin ekonomik geleceğinin sarsılmasından doğan kayıplar,

11-Yaralanan kişinin kazanç kaybı,

12-Yaralanan kişinin tedavi giderleri,

13-Manevi tazminat (Manevi tazminat hem ölüm hem de yaralanma halinde istenebilecek bir tazminat olup, ölüm halinde ölenin yakınları (anne, baba, eş, çocuklar, kardeşler, nişanlı) ölüm neticesinde duydukları elem, acı ve ızdırap nedeniyle manevi tazminat talep edebileceklerdir. Yaralanma halinde ise yaralanan kişi manevi tazminat isteyebilecektir. Şayet kaza sonucunda ağır bedensel bir yaralanma, örneğin uzuv kaybı oluşmuş ise bu durumda yaralanan kişinin yakınları da duydukları elem, acı ve ızdıraba karşılık olarak uygun bir manevi tazminat isteyebileceklerdir. Ancak ağır bedensel bir yaralanma meydana gelmemiş ise, yaralının yakınları manevi tazminat talep edemeyeceklerdir.),

 

Trafik Kazasından Doğan Tazminat Davalarından Sorumlu Olan Kişiler

 

Yukarıda da ifade edildiği üzere trafik kazası niteliği itibariyle bir haksız fiil sorumluluğu esasına dayandığından, açılacak maddi ve manevi tazminat davaları da haksız fiil sorumlularına karşı açılmalıdır. Bu kişilerin en başında ise trafik kazasına karışan kusurlu araç sürücüsü gelmektedir. Trafik kazalarında ayrıca haksız fiili bizzat işleyenler dışında başkaca tazminat sorumluları da bulunmaktadır. Araç sürücüsü dışındaki bu kişiler; aracın işleteni ve aracın mali mesuliyet sigortacısıdır.

 

Aracın işleteni; aracın üzerinde fiili hakimiyeti ve ekonomik çıkarı bulunan, araç için harcamalar yapan kişilere denilmektedir. Bu kişi de genellikle aracın maliki olan kişidir. Ancak aracın maliki olan kişinin bazen araç üzerindeki bu haklarını, kiralama vesair yoluyla üçüncü kişilere devrettiği, finansal kiralama yaptığı ve araç üzerinde söz sahibi olmadığı görülebilmekte olup, dava açma öncesi bu hususun titizlikle araştırılması gerekmektedir.

 

Aracın mali mesuliyet sigortacısı ise trafik kazasına karışan aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasını yapan sigorta şirketleri olup, sigorta poliçesindeki limit ile sınırlı olmak üzere oluşan maddi zararlardan sorumlu olmaktadır. Yine kazaya karışan aracın İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası var ise, bu sigortayı yapan şirket de ihtiyari sigorta poliçesindeki limit ile sınırlı olmak üzere maddi zarardan sorumlu olmaktadır.

 

Fakat burada dikkat edilmesi gereken husus sigorta şirketlerinin oluşan manevi zararlardan, diğer bir anlatımla manevi tazminattan sorumlu olmadığıdır.

 

Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davalarında Zamanaşımı

 

Türk Borçlar Kanununun 72/1. maddesinde; “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” hükmü yer almaktadır.

 

Aynı şekilde 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesi;

“Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.

Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.

Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır.

Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.

Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.” hükmünü havidir.

 

Buna göre, trafik kazası nedeniyle zarar gören kişi, kural olarak, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde tazminat davasını açması gerekmektedir. Bununla birlikte zararı ve faili öğrenme tarihi, fiilin işlenmesinin üzerinden 10 yılı geçmiş ise, bu durumda yine alacak zamanaşımına uğrayacak ve buna rağmen dava açılması ihtimalinde zamanaşımı defi ile karşı karşıya kalınabilecektir.

 

Ancak yukarıda zikredilen yasa hükümlerinden de anlaşıldığı üzere, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu durumda ceza zamanaşımı uygulanacak, zamanaşımı 10 yıllık süre ile sınırlı tutulmayacaktır.

 

Trafik Kazası Tazminat Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

 

Trafik kazaları nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında görevli mahkeme kural olarak Asliye Hukuk Mahkemesidir. Ancak dava mali mesuliyet sigortasını yapan şirkete karşı açılacak ise ya da kazaya karışan her iki araç da sermaye şirketleri adına kayıtlı araçlar olup birbirlerine karşı dava açılacak ise bu durumda görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olmaktadır. Hatta sigorta şirketine karşı açılan davada aracın sürücüsü ve işletenine karşı da birlikte dava açılacaksa, bu durumda tüm sorumlular hakkında Asliye Ticaret Mahkemesinde tazminat davası açılmalı ve dava Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmelidir.

 

Trafik kazaları nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında yetkili mahkemeler ise;

-Davalılardan herhangi birisinin ikametinin bulunduğu yer mahkemesi,

-Mali mesuliyet sigortasını yapan şirketinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi,

-Trafik kazasının meydana geldiği yer mahkemesi,

-Zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer mahkemesi,

-Zarar görenin ikametinin bulunduğu yer mahkemesidir.

 

Trafik Kazası Nedeniyle Ceza Hukuku Sorumluluğu

 

Bir karayolu taşıtının karıştığı kaza sonucunda ölüm ve yaralanma hadisesi meydana gelmiş ise, kusurlu araç sürücüsü tazminat sorumluluğunun yanı sıra aynı zamanda ceza hukuku anlamında da soruşturma ve kovuşturmaya muhatap olabilecek ve kusurun derecesine göre ceza yaptırımı ile karşı karşıya kalabilecektir.

 

            5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Taksirle öldürme” başlıklı 85. maddesinde;

“(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü,

 

Aynı Yasanın “Taksirle yaralama” başlıklı 89. maddesinde ise;

“(1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Vücudunda kemik kırılmasına,

c) Konuşmasında sürekli zorluğa,

d) Yüzünde sabit ize,

e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.

(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(5) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/5 md.) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.” hükmü yer almaktadır.

 

Tabi yukarıda yer verilen madde içerikleri trafik kazasının taksirli bir fiil sonucu meydana geldiği durumlar için geçerli olup, kazanın adi taksirle mi işlendiği, yoksa bilinçli taksirle mi işlendiği hususu da önem arz etmektedir. Zira TCK’nın 22/3. maddesinde; “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.” hükmü gereğince bilinçli taksir halinde tespit edilecek temel cezaya 1/3 ila 1/2 oranında artırım uygulanacaktır. Şayet kazanın oluşumunda araç sürücüsünün kastının varlığı söz konusu ise bu durumda kişi kasten öldürme ya da kasten yaralama suçlarına muhatap olacak ve bu suçlardan kastının içeriğine göre ceza alacaktır.

 

“Kast” – “taksir” ayrımı ve “doğrudan kast”, “olası kast”, “adi taksir”, “bilinçli taksir” kavramları için detaylı bilgiye “Suçun Manevi Unsuru” başlıklı yazımızdan ulaşabilirsiniz.