KEFALET SÖZLEŞMESİNDE ŞEKİL
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun kefalet sözleşmelerinin şeklini düzenleyen 583. maddesinde;
“Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra yapılan ve kefalet hükmünü içeren bir sözleşme gereğince, kefillik sıfatının doğması, eş söyleyişle kefaletin geçerli olabilmesi için sözleşmenin yazılı olarak yapılması ve ayrıca sözleşme metninde; kefil olması istenen kişinin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihini kendi el yazısı ile belirtmesi gerekmektedir. Yine bu kişinin (kefilin), asıl borçlunun borcunu ödememesi ihtimalinde, borcu asıl borçlu yerine ödemek zorunda kalması, diğer bir anlatımla asıl borçlu ile birlikte müşterek sorumlu olması isteniyor ise; “müteselsil kefil” ibaresinin veya bu anlama gelen ifadenin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması gerekmektedir.
Nitekim bu husus emsal içtihatlarla da yerini bulmuş, benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2015/6525 Esas, 2015/9145 Karar sayılı ilamında; “…Kira sözleşmesinin tarafları davacı ile davalı kiracı… Davalı… ise sözleşmeyi müşterek ve müteselsil kefil ibaresi altında imzalamıştır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 583.maddesinde…kefaletin geçerli olması için kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla ve bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu öngörmüştür. Davaya konu kira sözleşmesinde hususi şartlar 19. maddesinde “müşterek borçlu ve müteselsil kefilin kefaletinin 10 yıl süreli ve 20.000 TL ile geçerli olacağı” kararlaştırılmış ise de bu ibare daktilo ile yazılmıştır. Bu durumda kira sözleşmesindeki kefalete ilişkin düzenlemenin TBK 583. maddesine uygun bir kefalet olmadığının kabulü gerekir. O halde Mahkemece, kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı gözetilerek davanın davalı kefil … yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu davalı hakkında ki davanın da kabulüne karar verilmesi doğru değildir.” şeklinde karar verilmiştir.
Yine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2015/9748 Esas, 2016/4919 Karar sayılı ilamında; “Dava, kira alacağının tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, itirazın iptaline karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir…kira sözleşmesini davalı … müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamıştır…Takibe konu kira sözleşmesinde TBK.nun 583.maddesinde belirtilen şekil şartına uyulmadığından kefalet sözleşmesi geçersizdir. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” denilmiştir.
Dolayısıyla kefalet sözleşmesi iddiasıyla hakkınızda bir dava açıldığında veya bir icra takibi başlatıldığında buna yönelik şekil şartları ve kefaletin geçerliliği konusunda bu alanda yetkinliğe sahip bir avukattan destek alınmasını ve savunmaların doğru şekilde belirlenmesini, ayrıca “Kefalet Sözleşmesinde Eşin Rızası” başlıklı yazımızın incelenmesini tavsiye ederiz.