Loading...

İMAR VE İHYAYA DAVALI TAPU İPTAL TESCİL DAVASI

 

Diğer Bir Adıyla;

 

TESCİL HARİCİ BIRAKILAN TAŞINMAZLARIN OLAĞANÜSTÜ KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI YOLUYLA MÜLKİYETİNİN KAZANILMASI DAVASI

 

 

3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesine göre; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.” Aynı kanunun 17. maddesine göre; “Orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerin masraf ve emek sarfı ile imar, ihya ile tarıma elverişli hale getirilmesi ve 14. madde kapsamında zilyet olunması durumunda zilyedi adına tescil edilir.”

 

Buna göre, tapuda kayıtlı olmayan bir veya birden fazla taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için;

1-Fazılasız, nizasız, aralıksız en az 20 yıl süren zilyetliğin bulunması,

2-Zilyetlik olgusunun ve süresinin ispatlanması,

3-Taşınmazın orman sayılan ya da kamu hizmetine tahsis edilen Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerden olmaması,

4-Mülkiyeti istenilen toplam taşınmaz yüzölçümünün sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olması gerekmektedir.

 

Belirtilen koşulların tamamlanmasıyla mülkiyet kendiliğinden zilyede geçmiş ve iktisap edilmiş olacaktır. Yani mahkemede açılan dava sonucunda verilen tescile ilişkin karar yenilik doğurucu (inşai) nitelikte olmayıp, önceden doğmuş mülkiyet hakkının belirlenmesi niteliğini taşıyacaktır.

 

Yukarıda anılan maddelere dayalı olarak tescil istemiyle açılan davada, şartların oluşup oluşmadığının ispatı açısından yargılamanın doğru şekilde yürütülmesi ise, hem davanın lehe sonuçlanması hem de yargılama sürecinin kısa sürmesi açısından önem arz etmektedir.

 

Yargılama aşamasında mahkemece keşif işlemi öncesinde deliller doğru şekilde toplamalı, dava konusu taşınmazların bulunduğu yere ilişkin eski tarihli hava fotoğrafları getirtilmeli, taşınmazların başında yerel bilirkişiler, tanıklar, kadastro teknisyeni, harita mühendisi ve ziraat mühendislerin katılımı ile keşif işlemi icra edilmeli, keşif işlemi sonucu harita mühendisi bilirkişisinden hava fotoğraflarının stereoskopik alet ile üç boyutlu incelemesi yaptırılmalı ve taşınmazların geçmişteki durumunun değerlendirilmesi istenmeli, yine ziraat bilirkişi heyetinden taşınmazların niteliklerini ve vasfını belirtir rapor alınmalı, kadastro teknisyeninden ise dava konusu alanların eski kadastro harici bırakılan alanlardan olup olmadığı, dava konusu edilen alanların kaç metrakare olduğu, sınırların koordinat bilgilerini içerir şekilde rapor alınmalıdır.

 

Ayrıca mahkemece yasal tescil ilanları yapılarak, davanın daha öncesinde de bu şekilde taşınmaz iktisap edip etmediği, dava konusu edilen yerin orman ya da mera gibi kamu hizmetine tahsis edilen yerlerden olup olmadığı hususu araştırılmalıdır.

 

TMK’nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil istemine ilişkin davalarda, TMK’nın 713/3. maddesi uyarınca Hazine yanında ilgili kamu tüzel kişilerine de husumet yöneltilmeli ve dava bu kurala dikkat edilmek suretiyle yürütülmelidir.

 

Dolayısıyla tescil harici bırakılan taşınmazların olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülkiyetinin kazanılması davalarının doğru kişiye husumet yöneltilerek açılması, buna yönelik istemlerde iddia ve savunmanın ne şekilde ileri sürülmesi gerektiği hususu önem arz etmekte olup, bu tür taleplerin özellikle gayrimenkul hukuku alanında uyuşmazlıklara bakan bir avukat yardımından yararlanılması ve davanın avukat ile takip edilmesi son derece önemlidir.