Loading...

İDARİ YARGI KARARININ UYGULANMAMASINA İLİŞKİN İŞLEMİN İPTALİ DAVASI;

 

 

Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararları sonrası idarenin 2577 sayılı İYUK’un 28/1. maddesi uyarınca 30 gün içerisinde kararın gereğini yerine getirme zorunluluğu bulunmakta olup, aksi halde mahkeme kararını yerine getirmeyen ve kararın gereğine göre işlem tesis etmeyen idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.

 

Zira anılan Yasa maddesi; “1.(Değişik:10/6/1994-4001/13 md.) Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. ancak disiplin hükümleri saklıdır.

2. (Değişik: 2/7/2012-6352/58 md.)  Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.

3. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.

4. (Değişik: 21/2/2014-6526/18 md.) Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi hâlinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.

5. Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.

6. (Değişik: 2/7/2012-6352/58 md.)  Tazminat ve vergi davalarında idarece, mahkeme kararının tebliğ tarihi ile ödeme tarihi arasındaki süreye 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faiz ödenir. Ancak mahkeme kararının davacıya tebliği ile banka hesap numarasının idareye bildirildiği tarih arasında geçecek süre için faiz işlemez.” hükmünü havidir.

 

Bu bağlamda 2577 sayılı Yasa’nın 28. maddesinde geçen amir hüküm gereğince ilgili idareye mahkeme kararlarının tebliği sonrası, tebliğ tarihinden itibaren 30 günlük sürede kararın yerine getirilmediği durumda yeni bir idari işlem meydana gelmiş olacak ve bu işleme karşı yeni bir iptal davası ve ayrıca uğranılan maddi ve manevi zararların tazminine yönelik tam yargı davası açılabilecektir.

 

Zira idarenin, esasa dair ya da yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarını uygulamaması şeklindeki tavrının yeni bir idari işlem olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır. Dolayısıyla bu işleme karşı da yine iptal davası açılabileceği izahtan varestedir.

 

Nitekim bu durum Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 2007/557 Esas, 2011/212 Karar sayılı ilamında da açıklanmış olup, söz konusu ilamda; “…Dava; yargı kararının uygulanmamasına ilişkin işlemin iptali ile yargı kararının uygulanmaması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen manevi zarara karşılık 1.000,00.-TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Ankara 6. İdare Mahkemesi 07.02.2005 günlü, E:2003/2235, K:2005/117 sayılı kararıyla; davacının, davalı idare Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığında Basın Müdürü olarak görev yapmakta iken bu görevinden alınarak İnceleme ve Geliştirme Kuruluna uzman olarak atanmasına ilişkin işleme karşı Ankara 10. İdare Mahkemesinde dava açtığı, anılan davanın Mahkemece reddi üzerine davacının karara yönelik temyiz başvurusu sonucunda Danıştay Beşinci Dairesinin 26.6.2002 günlü, E:2002/1128 sayılı kararıyla, söz konusu kararın yürütülmesinin durdurulmasına karar verildiği, bu karar üzerine davacının Sözleşmeler ve Mühendislik Daire Başkanlığı’na bağlı Arşiv ve Dökümantasyon Müdürü olarak atandığı, bu atama işlemine karşı açtığı davada Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin 22.1.2003 günlü, 2002/1381 sayılı kararı ile atama işleminin yürütmesinin durdurulmasına karar verildiği, davacının anılan karar uyarınca 19.3.2003 gününde Basın Müdürü olarak atandığı, akabinde 7.4.2003 günlü olurla Etüd Mühendislik ve Sözleşmeler Daire Başkanlığında geçici olarak görevlendirildiği, davacı tarafından bu görev yürütülmekte iken 5.7.2003 günlü, 2003/7 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile davacının kadrosunun bulunduğu Basın Müdürlüğü’nün bağlı bulunduğu Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı lağvedilerek yerine Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünün kurulduğu, Daire Başkanı ve bağlı müdürlerin İnceleme Geliştirme Kurulu Başkanlığına Kurul Üyesi olarak atandıkları, bilahare Ankara 9. İdare Mahkemesinde davacının BOTAŞ Sözleşmeler ve Mühendislik Daire Başkanlığı Arşiv ve 27 Dökümantasyon Müdürlüğüne atanmasına ilişkin işleme karşı açtığı ve anılan mahkemece yürütmenin durdurulmasına karar verilen davanın esastan karara bağlanarak 17.4.2003 günlü, E:2002/1381, K:2003/377 sayılı karar ile işlemin iptal edildiği, kararın 15.9.2003 gününde davalı idare vekiline tebliğ edilmesine rağmen 30 gün içinde davalı idarece hiçbir işlem tesis edilmemesi üzerine davalı idarenin yargı kararını uygulamama yolundaki işlemin iptali ve yargı kararının uygulanmaması nedeniyle uğradığı manevi zarara karşılık 1.000.000.000.- TL manevi tazminatın davalı idareden tahsili amacıyla bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, yürütmenin durdurulması kararlarının dava konusu idari işlemin uygulanmasını durduran başka bir deyimle onun icrailik niteliğini askıya alan ve söz konusu işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlayan geçici nitelikte kararlar olduğu, bireysel bir idari işlemin yürütülmesi durdurulmuş ise, idarenin bireyin eski hukuki durumunu kazanması için gereken işlemleri yapmakla yükümlü olduğu, uyuşmazlık konusu olayda, Ankara 9. İdare Mahkemesince verilen yürütmenin durdurulması kararı üzerine Basın Müdürlüğü görevine 19.3.2003 tarihinde iade edilen davacının kısa bir süre sonra BOTAŞ Etüd Sözleşmeler ve Mühendislik Daire Başkanlığında görevlendirilmesine ve Basın Müdürlüğünün lağvedilmesi nedeniyle İnceleme ve Geliştirme Kuruluna Kurul üyesi olarak atanmasına ilişkin işlemlere karşı dava açmadığı, dolayısıyla hakkında tesis edilen işlemleri kabul ettiği, böylece Basın Müdürlüğü görevi ile hukuki bağının kesildiğinin açık olduğu, kaldı ki, davacı hakkındaki yürütmenin durdurulması kararının davalı idarece davacının Basın Müdürü olarak atanması suretiyle uygulandığı, davacı bu kararın uygulanması sonucunda hakkında tesis edilen işlemleri dava konusu etmediğinden, idarenin iptal kararının uygulama yükümlülüğü bulunduğundan söz etmeye olanak bulunmadığı , bu durumda, dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık görülmediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Anılan karar, temyiz incelemesi sonucunda, Danıştay Beşinci Dairesinin 31.1.2006 günlü, E:2005/4513, K:2006/274 sayılı kararıyla; Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğunun vurgulandığı; 138. maddesinin son fıkrasında yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları, bu organların ve idarenin, mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği yolundaki buyurucu kurala yer verildiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin 1. fıkrasının birinci tümcesinde de Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu kuralıyla Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devlet ilkesine uygun bir düzenleme getirildiği, söz konusu ilke karşısında, idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını aynen ve gecikmeksizin uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmadığı; olayda, davacı Ankara 9. İdare Mahkemesince verilen yürütmenin durdurulması kararı üzerine, Basın Müdürlüğü görevine atanmış ve bu atamasından sonraki işlemleri dava konusu etmemiş ise de, Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin E:2002/1381 esasına kayıtlı dosyasındaki davasından vazgeçmediği anlaşıldığından dava konusu işlemin iptali biçiminde sonuçlanan davası ile hukuki ilgisinin kesildiğini kabul etme olanağı bulunmadığı, bu itibarla davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesince, bozma kararına uyulmayarak davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir. Davacı, Ankara 6. İdare Mahkemesinin 26.1.2007 günlü, E:2006/2841, K:2007/70 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin 1. fıkrasının birinci tümcesinde Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu hükmüne yer verilmiştir. Bu emredici nitelikteki hüküm gereği idarenin en geç, aynı maddede belirtilen 30 günlük sürede işlem tesis etmesi hukuken zorunludur. İdari işleyiş nedeniyle oluşabilecek olası gecikmeler için öngörülen 30 günlük sürenin, karar gereklerinin yerine getirilmesinin geciktirilmesi amacıyla kullanılması hukuken olanaklı değildir. Dolayısıyla, bu süre idarenin işlem tesis etmesi gereken en son tarihi belirlemekte olup, 30 günlük sürenin bitimiyle beraber idarenin yargı kararlarının gereklerine göre işlem tesis etmeme yönündeki iradesi ortaya çıkmış olacaktır. Bu itibarla 30 günün bittiği tarihte yargı kararının uygulanmaması yolunda bir idari işlem oluştuğunun kabulü, yargı kararlarının gereklerine göre işlem tesisini zorunlu kılan 2577 sayılı Yasanın 28. maddesinin amacına uygun olacaktır.

Bu nedenle, olayda da olduğu gibi, idareye herhangi bir başvuru yapılmaksızın ve idarece de herhangi bir işlem tesis edilmeksizin, 2577 sayılı Yasanın 28. maddesinde öngörülen 30 günlük sürenin bitimi ile birlikte , yargı kararının uygulanmaması yolunda işlem tesis edildiği kabul edilerek açılan iptal davalarının esasının incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır…” denilerek mahkeme kararının uygulanmaması halinde yeni bir işlem tesis edilmiş olduğu ve bu işleme karşı da dava açılması gerektiğine işaret edilmiştir.