Loading...

BANKANIN SORUMLULUĞU

 

 

Bir özen kurumu olan banka, kişinin hesabından izni, bilgisi ve rızası dışında yapılan harcama, havale ve kredi işlemlerinden doğan zararları tazminle yükümlüdür. Bu husus kişinin internet bankacılığı bilgilerinin ele geçirilmesi sonucunda yapılan işlemleri de kapsamakta olup, buna ilişkin örnek içtihatlar paylaşmak gerekir ise;

 

Ankara BAM 21. Hukuk Dairesinin 2022/1965 Esas, 2023/519 Karar sayılı ilamında; “…Yargıtay 11 ve 19. Hukuk Dairelerinin emsal içtihatlarında da belirtildiği üzere, bir özen kurumu olan bankanın en hafif kusurundan dahi sorumlu olduğu, hesapta bulunan paranın güvenliğini davalı bankanın tam olarak sağlamakla yükümlülüğü bulunduğu, hesap sahibinin 3.kişilerle el ve işbirliği veya başka şekilde kusurlu davrandığı hususlarının kanıtlanmadığı sürece kusurun tamamının davalı bankaya ait olacağından somut olayda da davalı bankaca davacının 3.kişilerle el ve işbirliğiyle veya başka şekilde kusurlu davrandığı ispatlanamadığı gibi bilirkişi heyetinin raporunda da belirtildiği üzere, davalı bankanın kredi kullandırırken sözleşme / bilgilendirme formu ile davacının ıslak imzasını almamış oluşu, söz konusu kredinin ayrıca elektronik imzanın kullanılmadan kullandırılması ve kimlik teyitinin yapılmadan başka bir hesaba 4 dakika gibi kısa bir süre içerisinde havale işlemi yapılması ve ayrıca davalı bankaca gerekli güvenlik önlemlerinin müşterinin internet bankacılığına ilk giriş yapması sonucu yeterli risk değerlendirmesi yaparak her onay işlemi için ayrı ayrı güvenlik tedbirlerini almadığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesince davanın kabulüne yönelik verilen karar usul ve yasaya uygundur.” denilmiştir.

 

Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2012/8400 Esas, 2013/8030 Karar sayılı ilamında; “…Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdinde bulunan hesabından, internet bankacılığı yoluyla … saat içinde, … adet işlemle, iki ayrı hesaba ….250,00 TL havale işlemi yapıldığını, gerekli güvenlik önlemlerini almayan bankanın kusurlu olduğunu ileri sürerek ….250,00 TL’nin işlem tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dolandırıcı şahısların elde ettikleri cep telefonu numaralarına virüslü link içeren SMS gönderdiklerini, müşterinin gönderilen SMS’deki linki tıklaması üzerine bankalar tarafından gönderilenler dahil olmak üzere virüsün bulaştığını, telefona gönderilen tüm SMS’lerin müşterinin orijinal telefonu yerine dolandırıcıların elindeki telefonlara gönderildiğini, böylece tek kullanımlık şifrelerin dolandırıcıların eline geçtiğinin tespit edildiğini, para transferinin de parolanın doğru girilmesinin ardından davacının müvekkili banka sisteminde kayıtlı numarasına SMS ile gönderilen şifrelerin kullanılması yoluyla gerçekleştiğini, müvekkili bankanın bir kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacıya ait mevduatın davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemi ile hesaptan bir başka hesaba havale edildiği, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı, ispat yükü kendisinde olan davalı banka tarafından davacının şifre ve parolasının davacının kusuru ile ele geçirildiğinin kanıtlanamadığı, davalı bankanın internet bankacılığında kendisinin veya müşterilerinin güvenliğini sağlayacak güvenlik enstrümanlarının kullanılmasını zorunlu kılmayıp davacının insiyatifine bırakmasının zararın doğmasında başlıca etken olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” şeklinde karar verilmiştir.

 

Aynı şekilde Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/3612 Esas, 2013/19505 Karar sayılı ilamında; “…Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdindeki hesabından bilgisi dışında işlem yapılarak 3500 adet Koza Anadolu A.Ş. hisselerinin satıldığını ve elde edilen paranın 3.350,00 TL’lik kısmının tanımadığı şahıslara havale edildiğini, böyle bir işlemden bilgisinin olmadığını, müvekkilinin tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalının sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürerek, 3.350,00 TL’nin olay tarihi olan 12.02.2009 tarihinden itibaren reeskont faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin tüm güvenlik önlemlerini aldığını, şifre ve parolanın davacının egemenlik alanından ele geçirildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak, davacının davalı bankadaki hesabında parasının bulunduğu ve internet üzerinden işlemler yaptığı, davacının ihmal ve kusuru ile şifre ve parolasını kötüniyetli üçüncü kişilere verdiği veya onların almalarına neden olduğuna dair dosyada kanıt bulunmadığı, davalı bankanın hafif kusurlarından dahi sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalılar vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” şeklinde,

 

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2012/7000 Esas, 2013/5744 Karar sayılı ilamında; “…Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdindeki hesabından bilgisi ve rızası dışında internet bankacılığı yoluyla ….743,00 TL’nın üçüncü şahısların hesabına aktarılması nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, davalı bankanın gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, ….593,00 TL’nın haksız işlem tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının kendi kusuruyla şifre ve parolasının üçüncü şahısların eline geçtiğini, müvekkili bankanın herhangi bir kusurunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacıya ait paranın, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemi ile davacı hesabından çekilerek başka hesaplara havale edildiği, bu durumun davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı bankanın davacıya vermiş olduğu şifre ve parolanın davacının kusuru ile ele geçirildiğini de kanıtlayamadığı, tüm kusurun davalı bankada bulunduğu gerekçesiyle, ….593,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” şeklinde,

 

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/7711 Esas, 2018/1256 Karar sayılı ilamında; “…Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdinde bulunan hesabından internet kanalıyla … adına talimatı olmadan havale yapıldığını ileri sürerek, 11.910,00 TL alacağın davacı şirket hesabından çekildiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin kusurunun olmadığını, davacının güvenlik kurallarına uymadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece tüm dosya kapsamına ve uyulan bozma ilamına göre; davacının kendi isteği ile tek kullanımlık şifre üreten cihazı aldığı, bankadaki parasını koruyamadığı, davalı banka tarafından da davacının kullanıcı adı ve parolasını 3. şahıslar ile paylaştığı konusunda dosyada somut delillerin sunulmadığı, dava konusu olayda tarafların 1/2’şer oranda kusurlu oldukları gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 5.955 TL’nin 21.09.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Dava, davalı bankalar nezdinde açılmış olan hesaplarda bulunan paranın davacının bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu çekilmesi suretiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.

Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür (4491 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu 10/4 ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesi). “Mevduat”; ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. 818 sayılı BK’nın 306 ve 307. maddeleri, 6098 sayılı TBK’nın 386 ve 387. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı, eğer kararlaştırılmışsa faiziyle birlikte iadeye mecburdur. 818 sayılı BK’nın 472/1. maddesi, 6098 sayılı TBK’nın 570/1. maddesi uyarınca da “usulsüz tevdi” halinde paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde, ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir. ./..

Somut olayda mahkemece, davacının kendi isteği ile tek kullanımlık şifre üreten cihazı aldığı, bankadaki parasını koruyamadığı, davalı banka tarafından da davacının kullanıcı adı ve parolasını 3. şahıslar ile paylaştığı konusunda dosyada somut delillerin bulunmadığı dava konusu olayda tarafların 1/2’şer oranda sorumlu oldukları gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, davacıya ait para, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemi ile hesaplardan çekilerek başka hesaplara havale edilmiş olup, bu durum davalı bankanın aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı banka, davacıya vermiş olduğu şifre ve parolaların davacının kusuru ile üçüncü kişilerce ele geçirildiğini de kanıtlayamamıştır.

Bu itibarla, somut olayda davacıya atfedilecek her hangi bir kusurun ispat edilememesi nedeniyle tüm kusurun davalı bankalarda olduğunun kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın, davacı yararına BOZULMASINA…” şeklinde karar verilmiştir.