7068 SAYILI YASA KAPSAMINDA DİSİPLİN CEZASI VERMEDE TAKDİR HAKKI
Kanun koyucu, hukuk devletinde kamu hizmetlerinin uyum ve düzen içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla hizmeti sunan kamu görevlileri için disiplin düzenlemeleri içeren kurallar öngörebilir ve bu kurallara uyulmasını temin etmek amacıyla çeşitli disiplin yaptırımları benimseyebilir. Ancak disipline konu eylemler ile yaptırımlar arasında adil bir dengenin gözetilmesi de hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Eylem ile yaptırım arasında bulunması gereken adil denge, “ölçülülük ilkesi” olarak da adlandırılmakta ve bu ilkenin alt ilkelerini de elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık ilkeleri oluşturmaktadır.
“Elverişlilik ilkesi”, öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “zorunluluk ilkesi” öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmasını ve “orantılılık ilkesi” ise öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken orantıyı ifade etmektedir.
Ölçülülük prensibi gereğince; disiplin yaptırımı gerektiren eylem ile uygulanan ceza arasında adil bir denge bulunması gerektiği açık olup, sabit olan eylem ile uygulanacak ceza normunun uyumlu olmaması, başka bir ifadeyle yanlış madde tatbiki hâlinde işlemin sebep ve konu unsurları yönünden hukuka aykırı düşeceği Disiplin Hukukunun bilinen ilkeleri arasındadır.
Buna göre, idareler, kamu görevlileri hakkında disiplin cezasını tayin ve takdir ederken, suç ve ceza arasındaki hassas dengeyi gözetmesi gerekmektedir. Disiplin cezası vermeye yetkili olan organlar, mevzuata bağlı kalmakla birlikte, evrensel hukuk normlarından olan ölçülülüğün alt ilkeleri olan elverişlilik, gereklilik ve orantılılık unsurlarını da göz önünde bulundurmalıdır.
Diğer bir anlatımla, disiplin cezası vermeye yetkilendirilen disiplin amirleri veya kurullarının disiplin cezası uygulanması ile ilgili takdir haklarını ölçülü, adaletli ve hakkaniyetli bir şekilde ve gerekçeli olarak kullanmaları gerekmektedir. Öyle ki bu husus 7068 sayılı Yasanın 6. maddesinde de tanımlanmış ve emredici bir norm olarak düzenlenmiştir.
“Takdir hakkının kullanımı” başlıklı 6. madde;
“(1) Bu Kanun ile disiplin cezası vermeye yetkilendirilen disiplin amirleri veya kurulları, disiplin cezası uygulanması ile ilgili takdir haklarını ölçülü, adaletli ve hakkaniyetli bir şekilde kullanırlar.
(2) Takdir hakkı mutlaka gerekçeli olarak kullanılır.
(3) Takdir hakkı kullanılırken;
a) Disiplinsizliğin işleniş biçimi,
b) Disiplinsizliğin işlendiği zaman ve yer,
c) Disiplinsizliğin hizmete olumsuz etkisinin ağırlığı,
ç) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı,
d) Disiplinsizlik yapan personelin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı,
e) Disiplinsizlik yapan personelin daha önceki disiplin durumu,
f) Disiplinsizlik yapan personelin samimi ikrarı ve gösterdiği pişmanlık,
gözönüne alınır.
(4) İtiraz üzerine yetkili makamlar tarafından verilen kararlar hariç olmak üzere, hiçbir idari makam tarafından, disiplin cezası ile ilgili takdir hakkının kaldırılması sonucunu doğuran bir karar verilemez veya uygulama yapılamaz.” hükmünü içermektedir.
Ayrıca aynı Yasanın 7/2. maddesinde; “Kurumda geçmiş hizmetleri sırasında çalışmaları olumlu bulunan ve iyi veya çok iyi derecede değerlendirme puanı alan personel için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulanabilir.” hükmüne yer verilmiş ve bu suretle idarelerin bir derece hafif olan cezayı tatbik etmeleri teşvik edilmiştir. Hatta çoğu kez, yasanın bir yansıması olarak, idarelerce bir derece hafif olan disiplin cezasına hükmedilmiş ve bu suretle yeknesaklığa gidilmiştir. Fakat uygulamada bazı idarelerin, kanun koyucunun bu tavsiyesi ve iradesine rağmen, disiplin soruşturması sonucunda ölçülülük, adaletli olma ve hakkaniyete uygun karar verme ilkelerinde uzaklaşarak, bir alt ceza tayin etmediği de görülmektedir.
Bu gibi hallerde ise, idarenin takdir hakkını doğru kullanmaması sebebiyle idari işlemin tebliğ sonrası, kesinleşen cezanın ilgiliye tebliğinden itibaren 60 gün içinde yetkili idare mahkemesinde dava açılması tavsiye olunur.